“Ey iman edenler, tedbirinizi alın.” (Nisa – 71)“İmanınız varsa Allah’a tevekkül edin.” (Maide – 23)“Hiç şüphesiz, Allah tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran – 159)Allah Kur’an-ı Kerim’de müminlere bu uyarılarda bulunuyor. Tedbirinizi alın ve imanınız varsa tevekkül edin. Tevekkül, “Bir Müslüman’ın herhangi bir iş hakkında, istediği amaca ulaşmak için gerekli olan ve üzerine düşen her türlü çalışmayı yaptıktan sonra ötesini Allah’a bırakmasıdır” şeklinde tanımlanır. Bir başka ifade ile tevekkül, maksada erişmek için yapılacak bir şey kalmadıktan sonra Allah’a itimat etmek ve işin sonunu Allah’a havale etmektir. Tevekkülün böyle beşeri tedbirleri aldıktan sonra Allah’a güvenmek anlamına olduğu ayet ve hadislerde de açıkça belirtilir. Nitekim ayet-i kerimede, “Habîbim, onları bağışla, onlara mağfiretle muamele et! İşlerde onlara danış, istişare et! Bir kere azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et!” buyrulduğu gibi, hadis-i şerifte de: “Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül etmiş olsaydınız, O kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı. Görmez misiniz ki kuşlar, sabahleyin yuvalarından aç çıkıyorlar da, akşamleyin karınları tok olarak dönüyorlar” buyurulur.Bu ayet ve hadis, tevekkülün görünen ve bilinen sebeplere yapışmakla olabileceğini açıkça belirtir. Kuşların rızıklandırılmalarının sebebi, yuvalarında durmaları değil, yuvalarından çıkıp rızık talebinde bulunmalarıdır.ÖNCE HAREKET LAZIMTevekkül için önce hareket lazım. İşin sebep ya da sebeplerine başvurmak, fayda ve zarar taraflarını düşünmek ve istişarelerde bulunmak gerekir. Karar verdikten sonra da vehim ve endişeye kapılmadan Allah’a güvenmek lazım. Mesela bir çiftçi tarlasını iyice tımar eder, vaktinde sürer, zamanı gelince tohumunu eker, gerektiğinde sular, çapalar ve gübresini verir ve bütün bunlardan sonra sonucu Allah’tan bekler, kendi tedbirine ve yaptıklarına bir değer izafe etmezse gerçek anlamda tevekkül etmiş olur. Ama bunların hiçbirini yapmadan tevekkülden söz etmek doğru değildir.ŞERİATA UYGUN OLMAYAN TEVEKKÜL OLMAZİmam Gazâlî “Kimyâ-yı Saâdet” kitabında şöyle tarif eder tevekkülü: “Çok kimse tevekkülü, her işi oluruna bırakıp, kendi iradesiyle bir şey yapmamak, para kazanmak için uğraşmamak, tasarruf yapmamak, yılandan, akrepten, aslandan sakınmamak, hasta olunca ilâç içmemek, dîni, şerîatı öğrenmemek, din düşmanlarından sakınmamak sanır. Tevekkülü böyle düşünmek yanlıştır. Şeriata uygun değildir. Şeriata uygun olmayan şeyler, nasıl tevekkül olabilir?”ALLAH’IN YASALARINA GÖRE HAREKET EDELİMAllah, en küçük zerreden uçsuz bucaksız kainata varıncaya kadar her şeyi bir ahenk ve düzen içerisinde yaratmıştır. Yaratılıştaki bu muhteşem uyum, “Sünnetullah”a yani Allah’ın hükmüne ve kanunlarına göre işler. Bizlere düşen, bu ilahi düzen ve yasalara göre hareket etmek, evrende var olan sebep-sonuç ilişkisine uygun davranmaktır. Sebepler dairesinde cereyan eden hadiselerden biridir afetler de. Deprem gibi afetlere engel olmak elbette mümkün değildir. Ancak akıl, bilim ve tecrübe ışığında afetlere karşı tedbir almak ve bunların yol açacağı tahribatı en aza indirmek öncelikli görevimizdir. İslam’ın emrettiği tevekkül anlayışının gereğidir bu. Dinimiz, önce bütün tedbirleri almamızı, üzerimize düşen bütün sorumlulukları yerine getirmemizi emreder. Ondan sonra Allah’a tevekkül etmeye, O’na güvenip teslim olmaya davet eder. KENDİ YAPIP ETTİKLERİMİZDENKur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah yanlış yoldan dönsünler diye işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”Evet, afetlerin kötü neticelerinin bir kısmı kendi hata ve ihmallerimizden kaynaklanır. Kulun yapması gereken afetlere karşı bilinçli, tedbirli ve hazırlıklı olmaktır. Peygamberimiz’in (sav) “Allah Teâlâ, birinizin yaptığı işi en sağlam şekilde yapmasından memnun olur.” hadisini rehber edinerek evleri en doğru yere, en sağlam malzemeyle ve en güzel şekilde inşa etmektir. Bütün tedbirlere rağmen acı bir hadiseyle karşılaşıldığında ise müminlere düşen sabırlı ve metanetli olmak, Allah’ın takdirine rıza göstermektir. İçinde bulunulan durumu akl-ı selim ile değerlendirmek, ihmal, yanlış ve hatalardan gerekli dersleri çıkarmaktır. Cenâb-ı Hakk’a tazarruda bulunmak; tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla O’na sığınmak, rahmet ve yardımını istemektir.
EKONOMİ
7 saat önceEKONOMİ
1 gün önceEKONOMİ
2 gün önceEKONOMİ
3 gün önceEKONOMİ
4 gün önceEKONOMİ
5 gün önceEKONOMİ
6 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.